Sömürgeci faşist sistemler özgürlük için savaşan halkları, cinsleri ve bireyleri kırımdan geçirmeyi ve bastırmayı vazgeçilmez hakları saymaktadır. Bunun içinde tüm boyutlarıyla askeri, siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik, diplomatik ve psikolojik yöntemlerle savaşı bir bütünlük içinde yürütmektedirler. Aslında yüzyılı aşkındır yürütülen ve Kürtleri tarihten silmeyi ve özgür toplum olmaktan çıkarmayı hedefleyen savaş çok çelişkili ama çok ilişkili bir biçimde müttefikli yürütülen bir soykırım savaşıdır. Kürdistan ve Kürtler üzerindeki soykırım statüsü, kadın kırımı gerçekleştirilerek tüm toplumu kırıma uğratma politikası faşist sömürgeci sistemlerin ontolojik gerekçesidir. Sistem karşıtı mücadele yürüten hareketler açısından ise toplum ve kadın kırımına karşı mücadele yürütmek varlık gerekçesidir. YJA STAR (Star Özgür Kadın birlikleri) kadını ve erkeği sınıfsal-milliyetçi ve cinsiyetçi bakış açılarını en köklü yanlarıyla sorgulayan, kadın özgürlük probleminin çözümünü Kürdistan özgürlük sorunsallığının çözümlenmesinde temel çelişki olarak gören kadın gerilla örgütüdür. Star özgür kadın birlikleri, Kürdistan’ın ve kadınların özgürlüğünün ise tüm değerlerimizin bileşkesi olan Önderliğimizin fiziki olarak özgürleşmesinden geçtiği bilinciyle Önderlikle kadın yoldaşlığının gereği olarak bunu temel mücadele, yaşam ve savaş amacı olarak belirler.
Kadının tarihi onurluluğunu ve sorumluluğunu belirleyen kadın gerillacılığı ve onun örgütsel kimliği YJA STAR’la Önderliğimiz Kürt kadınının özgürlük hareketine ve onun savunma güçlerine ihtiyacı olan öz örgütlenmeyi ve özgür kadın gerillacılığının nasıl yürütüleceğinin perspektifini verdi. Önderliğimiz tarafından verilen bu perspektif sömürgeciliğe ve her türden egemenlikli yaklaşımlara karşı mücadele de temel özgürlük perspektifi niteliğini taşımaktadır.
Kürdistan’da gerillacılık elbette salt YJA STAR’ın kuruluşuyla başlatılamaz. Partimiz ilk kurulduğu günden itibaren kadın katılımına stratejik bir değer biçilmiş zamanla bu daha da somutlaşmış ve özgün örgütlenmelere dönüşmüştür. YJA STAR’ın 2004 yılında kuruluşuyla her ne kadar kadın gerilla örgütlülüğümüz yeni bir formasyona kavuşmuşsa da kaynağı büyük bir özgürlük mirasına dayanmaktadır. YJA STAR binlerce kadın gerillanın emeğinin ve şehitlerimizin eşsiz çabalarının ürünüdür. Önderliğimiz kadının ortaya koyduğu özgürleşme iradesi ve cesaretini kadın ordulaşması temelinde örgütlü bir iradeye kavuşturma amacıyla Aralık 1993 tarihinde kadın ordulaşması kararını almıştır. Alınan kadın ordulaşması kararının ardından 1993-1994 kışında gerilla alanlarında yer alan kadın gerillalar ilk defa ayrı bir üstlenme sürecine girmiştir. Önderliğimiz kadın gerillaların yaşamlarını kendilerinin örgütlemesini bir ölçü olarak belirlemiş ve atılan somut adım kadın özgürlüğü açısından son derece radikal bir adım olmuştur. Kadın ordulaşmasına dair o gün atılan her adım kadının zihninde, yüreğinde, kişiliğinde binyılların çelişki, çatışmasını barındıran bu kapsamda sonuçlara ulaşan gelişmelerdir. Kadın ordulaşma süreci ile birlikte ilk özgün örgütlenme süreci ve görülen eğitimler Önderliğimizin beş ciltlik kadın ordulaşması kitabı doğrultusunda yürütülmüştür. Kadın ordulaşması ile kadın komutasının ve savaşçılarının örgütlü bir karar iradesine dönüşmesinde buna göre özgün işleyiş ve sistemin oluşturulmasında önemli adımlar atılmış ve pratikleşme düzeyi de bunun göstergesi olmuştur. Kadın özgün örgütlülüğü adım adım geliştirilirken 1990-1993 yıllarında kadının örgütlü iradesi eşitlik-özgürlük komiteleri adıyla temsile kavuşturulmuş 1993-1995 yılları arasında kadın gücünün özgün bir örgütsel yapıya ve sisteme kavuşturulması çalışmaları da yürütülmüştür.
Kadın özgürlük mücadelesinin kökünün ve özünün dağlara dayandırılmasını her zaman temel bir ilke olarak ele alan Önderliğimiz bizzat kendi sahasında kadın militanları bir kongreye hazırlamış ve dağlarda kadın kongresini gerçekleştirmenin zeminini oluşturmuştur. 8-18 Mart 1995 tarihinde Metina Eyaletinde ilk kadın kongresi gerçekleştirilmiş ve YAJK kurulmuştur. YAJK örgütlenmesi kadın ordulaşmasının derinleştirilmesinde, örgütlülük ve sistem kazanmasında, güçlenip büyütülmesinde stratejik ve tarihi bir adım olmuştur. Kadın özgürlük çizgisinin dağlarda gerilla mücadelesi temelinde yürütüldüğü savaşın amacını, hedeflerini, çizgisini, yaşam ve savaş anlayışını bir programa ve tüzüğe kavuşturduğu bir sistemsel aşamaya evrilmiş ve özgün örgütsel kimlik oluşturulmuştur. Bunun öncülüğünü örgütlediği bir komuta sistemine, tarzına ve işleyişine kavuşturmuştur. Birinci YAJK kongresi ardından kadın gücünün örgütlenme, mevzilendirme, görevlendirme, düzenleme, eğitim başta olmak üzere tüm alanlarda sevk-idaresinden sorumlu özgün karargahlaşma sistemine geçilmiştir. Bütün eyaletlerde kadın komutanlıkları oluşturulmuş, YAJK’ın özgün ve özerk yapısı ile çalışma tarzı somutlaştırılmış ve YAJK karargahı direk Önderliğe tekmil veren ve Önderlikten perspektif ve talimat alan bir sisteme ve örgütsel işleyişe kavuşturulmuştur. YAJK karargâhı ile birlikte kadın komutası ve kadın gücü bir örgütsel işleyiş, örgütsel iletişim sistemi de kurmaya başlamıştır. YAJK merkez karargahı bünyesinde özgün kurumlaşmalara ve akademi çalışmalarına başlanmıştır. Daha sonrasında kopuş teorisi, kadın kurtuluş ideolojisiyle derinleşen özgür kadın gerillacılığı 2004 yılında gerçekleştirilen konferansla Önderliğin perspektifi temelinde kadın gerilla örgütlenmemiz kendini YJA STAR (Star Özgür Kadın Birlikleri) olarak tanımlamıştır. iki yılda bir dönem hedeflerini değerlendirdiği, tüzüğünü oluşturduğu, YJA STAR komuta konseyini seçtiği, planlamasını ve düzenlemesini gerçekleştirdiği bir mekanizma ve işleyiş temelinde özgün ve özerk bir yapılanma haline gelmiştir. YJA STAR özgür kadın savunma güçlerinin ideolojik kimliği PAJK olarak tanımlanmış ve kadın konfederalizm sistemi KJK’nin meşru savunma gücü olarak belirlenmiş ve örgütsel işleyiş esasları somutlaştırılmıştır.
Demokratik modernite ve demokratik ulus paradigmasına göre yürüteceğimiz devrimci halk savaşı da yeni bir içerik kazanmış durumdadır. Demokratik ulus paradigmasından önce yürüttüğümüz savaş devlet kurma hedefli ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkı üzerinden ulusal kurtuluş perspektifi üzerine oturtulmuş kendi iç dinamiği içinde de savunma, denge ve saldırı aşamalarını öngören bir strateji barındırmaktaydı. Bu dönemde yürütülen mücadele ise Önderliğimizin de tanımladığı gibi kültürel soykırımla paramparça hale getirilmiş varlığı yeniden kendisiyle tanıştırma, xwebun haline getirme, anlam ve kimlik kazandırma mücadelesidir. Geçen otuz yıllık savaş deneyimimiz Kürdistan’dan yola çıkarak insan gerçeğini zihniyetten, düşünceye, duygudan yüreğe bütün niteliklerle yenidne inşa etmeyi ve var kılmayı amaçlıyordu. Sömürgecilik tarafından dayatılan inkar ve imhaya karşı varlığın inşası söz konusuydu. Yeni demokratik modernite paradigması ile demokratik ulus perspektifi temelinde bir devrimci halk savaşını ve bunun gerillacılığını öngörmektedir. Yine kadın özgürlük mücadelesi açısından da Kürdistan’da kadın konfederalizmini örgütlemenin mücadelesi de özgür kadın gerillacılığının geliştirilmesiyle mümkündür.
Devrimci halk savaşı stratejisi ile salt Kuzey Kürdistan’daki gerilla güçleri için değil tüm Kürdistan kadın savunma güçlerinin YJA STAR’dan feyz alarak yararlanabileceği ve faşist sömürgeci sistem karşısında geliştirilen gerillacılık deneyimlerinden faydalanabileceği bir gerçeği ortaya çıkarmıştır. Rojhılat Kürdistan’ında kendini HPJ olarak örgütleyen kadın gerillalar, 2010 yılında Devrimci Halk Savaşının ilanından sonra 2012 yılında Rojava Devriminde YPJ, 2014 yılında DAİŞ’in gerçekleştirdiği Şengal Katliamı sürecinde YJŞ’nin kurulması, bununla birlikte DAİŞ’in Maxmur-Kerkük’e saldırması ile YJA STAR güçlerinin halkı ve kadınları korumak amacıyla bu alanda mevzilenmesi gerçekleşmiştir. 2010 yılından sonra Ortadoğu ve Kürdistan’da değişen koşullar ve savaş durumu YJA STAR gücünü Ortadoğululaştırmıştır.
Peki neden kadın gerilla birlikleri diye sorulabilir ya da özgür kadın gerillacılığının oluşturulmasının nedenleri nelerdir? Ordu, savaş, askerlik, kahramanlık ve yiğitlik kavramlarından bahsedilince genelde erkeklerden bahsedilmektedir. Çünkü ordu ve savaş gerçeği erkek aklın açığa çıkardığı kurumlaşmalardır. Erkek ve iktidar olgusu yine bunun etrafında gelişen yaşamsal, ilişkisel, politik, ideolojik olgular oldukça karmaşık bir içiçelik taşımaktadır. Ordulaşmak, savaşla uğraşmak çoğu zaman güç olmak ile karıştırılmaktadır. Güç olmak, doğal yaşamın tüm canlılara hasrettiği bir gerçekliktir. Fiziksel olarak yaşam, konuşmak, insanlar arası ilişki kurmak, toplumsal üretime geçmek vb. yaşamın tüm detaylarında güç olabilmek gereklidir. Burada güç olmanın sadece iktidarcı zihniyet ve yöntemlerle gerçekleşebileceği inancı sorunu karmaşıklaştırmaktadır. Güç olmak istiyorsan özellikle de Ortadoğu coğrafyasında bunun yolu ordulaşmaktan geçmektedir. Özgürlük ideolojimiz ve bu ideolojik ilkelere dayalı olarak geliştirdiğimiz özgür kadın birlikleri öncelikle bu konuda aydınlanmayı gerçekleştirme çabası içerisindedir. Tek güç olma biçimi iktidarcı anlayışla tüm gücü kendi tekeline almak ve bunun için baskı uygulayarak ötekini iradesizleştirmek, çalarak güç olmak demek değildir. Gücün tek biçiminin iktidarcı olduğu yaklaşımı beyinlerdeki bir yanılsama aslında bir iradesizleştirme ve kendine eklemleyerek benzetme biçimidir. Yaşayabilmek, özgür yaşayabilmek için güç olmak şarttır ama bu güç asla iktidarcı güç anlayışından ileri gelen bir güç anlayışı olmamalıdır. Çünkü özgürlük ve iktidar birbirinin tersi, birbirini dışlayan iki olgudur. Birinin olduğu yerde diğeri olmaz. Bunu mutlaka iyi ayırt etmek gerekmektedir. Kadın gerilla mücadelelerinin de erkeğe ve sisteme benzeşmemek ve eklemlenmemek için öncelikle bu kördüğümü çözebilmeleri, buradan başlayarak sistemi ve kendini aşma eylemini gerçekleştirmeleri çok önemlidir. Nasıl ki toplumsal eşitlik, özgürlük, kardeşlik mücadelesi veren güçler, reel sosyalizm, bu çıkmazı çözemedi ve çözemediği için kendisi çözülüşe uğradıysa aynı akıbeti ders çıkarılmaması durumunda kadın özgürlük mücadeleleri açısından da yaşamamız mümkündür. Güç olmak iktidarı ele geçirmek olarak algılandığı anda iktidar güçlerine benzeşme ve aynılaşma ortaya çıkmaktadır. İktidar ve güç olmak bir tuzak gibidir. Hemen hemen her eşitlik-özgürlük mücadelesi veren güç bu tuzağa düşmüştür. Erkek egemenliği ve oluşturduğu iktidar anlayışını aşmak, sistemi aşmanın temel faktörü konumundadır. Önderliğimiz bu yüzden kadın gerillalaşmasını, kendi özgür kadın birliklerini örgütlemesini ve erkeğe benzeşmeden savaşmasını mücadelenin gelişimi için stratejik olarak ele almıştır.
Tek elde güç biriktirme olarak tanımladığımız iktidar olgusu ilk defa kadın üzerinde uygulanarak insanlık tarihine korkunç bir zihniyet, bir kültür mal edilmiş oldu. Kadın binlerce yıl bu zihniyetin sonucu olarak, cinsel kimliği başta olmak üzere kimlik adına onda ne varsa sömürü alanı haline getirilmiştir. Tarihin en büyük ve en iğrenç işgali kadın bedeni, düşüncesi ve yüreği üzerinde gerçekleşti. Her çağda isimlerini bile bilmediğimiz sayısız kadın bu iktidara çok çeşitli ve trajik biçimlerde kurban edilmiştir. Çağımızın yaşamının doğal olmayan ve dengesini yitirmiş gerçekliği, açığa çıkardığı kadın ve erkek gerçeği sosyalizmin ilkeleri doğrultusunda kadın aklıyla ve jineoloji bilimine dayalı gerilla mücadelesini belki de tüm çağlardan daha fazla yaşamsal ihtiyaç haline getirmiştir. Ağır bir bellek yitimi, duygu ve düşüncelerin birbirinden uçurumlar ölçeğinde uzaklaştırılması ve hem de bilimsel dinsel kandırmacalarla silikleştirilip şartlı reflekslere indirgenmesi toplum açısından kırıma yol açmaktadır. İnsanlığın özgürlüğe, eşitliğe, adalete ve güzelliğe olan özlemi sosyalizm mücadelesinin de özünü ifade eder. Tarih boyunca gelişen sosyalizm mücadelesi, insanlığın özgürlük, eşitlik, adalet belleği olmuştur. Çeşitli aşamalardan geçerek bilimsel diye nitelendirdiğimiz aşamaya geldiğinde de temel amaç hala budur. Tabii ki çelişkilerin ortaya çıkış biçimi, süreçler açısından çelişkiyi yorumlama ve temel çelişkiyi çözme yaklaşımı sosyalizm mücadelesine de rengini veren temel boyut oldu. 19. Yüzyılda Marks-Engels ve ardında da Lenin’le bilimsel aşamaya ulaşan sosyalizm, yükselen proletarya ve burjuva sınıflarının kızgın çelişkisini ve amansız çatışmasını temel alarak teorik tanımlamaya kavuştu. Mevcut öne çıkan çelişkiyi tanımlama anlamında elbette ki doğru tespitlerdi ancak toplum ve birey yaşamının karmaşıklığı çeşitliliği ve iç içeliği düşünüldüğünde eksik tespitlerdi. Ve eksikliği pratikleşmesiyle de birlikte yanlışları ortaya çıkardı.
Xeta îdeolojîk, tevî ku kûr û zelal jî nebû, ji ber ku ji pêşketinê re vekirîbû, ji rê derketinên mezin û mayînde asteng dikir. Me bi israr dianî ziman ku sosyalîzma me ‘sosyalîzma ilmî ye’ em dikarin vê yekê bi eleqeya ilmê civakî rave bikin. Li hemberî îhtîmala nexwe-şiya hişkbûna îdeolojîk a rê nade dîtina rastiyê, ji bo tedbîrgirtinê hewl hat dayîn. Lê, tevî ku ilmê civakî di nav pirsgirêkên giran de bû, eleqeya nû ya ji bo çand, ekolojî û pirsgirêka jinê, dîsa jî girîngiya xetê îspat dike. Xetê dikarîbû xwe ji tevlîheviya sosyolojiyê bikira û bi vî awayî dikarîbû îdealên azadî û wekheviyê geş û pêşeng bikira. Herî kêm, texrîbatên krîza sosyalîzm û ilmê civakî bi xetê hatin bi sînorkirin. Xetên din ên çepgir ên Tirkiyê ji ber ku nekarîn vê qabîliyetê nîşan bidin û di navbera karektereke pûç û lîberalîzmeke ferdî de çûn û hatin, nekarîn xwe ji marjînalbûyînê xilas bikin. Ji ber ku xwe xistin rewşa hucreyên piçûk ên mezhebbûyînê, hînê ji serî ve şensa xwe ya polîtîkbûyînê jî wenda kirin. Komên bi navê çepgirên Kurd jî di pêvajoyeke hînê melûltir re derbas bûn.
Toplum yaşamının eşitsizliğini, farklılıkların karşıtlaşmasını, birey-toplum, kadın-erkek, toplum-birey-doğa ilişkisini ve çelişkisini, hücrelere sinmiş egemen-köle zihniyetini salt proletarya ve burjuva sınıfı arasındaki çelişkinin çözümüne bağlamak, tüm bu sorunları çözmek açısından yeterli değildir. Çözüm adına proletaryanın diktatörlüğünü devletleştirmek, sosyalizmin çözmek üzere omuzladığı sorunlara deva olamadı. Çünkü sosyalizm mücadelesi detayda yaşama, topluma, bireye, cinslere, doğaya girebilmek her girdisine bir yaklaşım belirleyebilme mücadelesidir. Ezme-ezilme olgusu bir zihniyet olarak toplumun dimağına yerleştiğinde, artık bu zihniyet iktidarda olan ve iktidarda olmayan kesimlere göre, büyük bir çeşitlilik ve karmaşıklık içerisinde uygulana gelen bir alışkanlık haline geldi. Kadın bu gerici zihniyetin en başat kurbanı olurken, çok büyük bir çoğunluk da kadın gibileştirilerek ezilmeye mahkum edildi. İşte sosyalizm mücadelesini düşünürken, mücadelesini verirken, bu nedenle dengesini en başta kadın olgusunda, onun iradesinde kaybetmiş bu iktidarcı zihniyet gerçekliğini çözümleyebilmek ve ona göre çözüm çeşitliliğini geliştirebilmek çok stratejik değerdedir. Artık sosyalizmin başarısı buna bağlıdır. Önce kadının duygusu, düşüncesi ve fiziği vurularak ortaya çıkarılmış bir egemen sistem gerçekliğine karşı mücadele ediyorsak, o zaman önce kadının duygusunu, düşüncesini, fiziğini, iradesini özgür yaşam felsefesi ile canlandırma mücadelesini vermek zorundayız.
Bu elbette ki erkek iktidarı yerine kadın iktidarını kuralım demek değildir. Bahsettiğimiz her türlü iktidar zihniyetinden uzak bir özgür yaşam mücadelesidir. Zaten iktidar tekleşen bir olgunun bu cins de olabilir, sınıf da olabilir, ırk da olabilir, gücü kendinde merkezileştirerek baskı ve zor kurumları ile tahakküm oluşturmasıdır. Bu nedenle çağımızın özgürlük mücadelesinin en temel karakteri, iktidarcı zihniyetten kendini arındırmış ve toplumun çeşitliliğini gören ve çeşitliliğin iradesine saygılı, eşitlikçi ve özgürlükçü yaklaşan bir zihniyeti giderek geliştirmesidir. Sosyalizm mücadelesine kadın iradesinin katılımı, topluma özgürlükçü ve eşitlikçi yepyeni bir yaşam olanağı sunması çok önemlidir. Gerçekleşen sosyalizm kadın iradesinin yeşermediği bir özgürlük mücadelesinin başarıya gidemeyeceğini kanıtlamıştır. Ancak kadın aklı ve yüreğiyle özgür kadın gerillacılığıyla geliştirilen bir mücadele başarıya ulaşacaktır.
YJA STAR