PKK yoldaşlığı, özellikle gerilla ortamı sözkonusuyken, emek ile yaratılan bir değerdir, hatta aslında kapitalist sistemin insanın toplumsal değerleri parçalanması karşısında insanlığa ödenilen borcudur PKK yoldaşlığı. O anlamda yoldaşlık devrimci bir eylemdir de. Özgürlük savaşçıları yoldaşlığı emekle eylemsel kılarken de, kendinden ödün verir ve bireysel zaaflarını yenerler. Annelerimiz nasıl çocuğu yetiştirirken kendinden taviz veriyorsa, sevgiyle besliyor ve yaşam ölçülerini onun önüne koyuyorsa, PKK yoldaşlığı da kendini öz ve net haliyle gerilla yaşamında göstermektedir. Bu toplumsallığın en yoğunlaşmış hali özelde kadın gerillalarda görünmektedir. Çünkü düşmanın yürüttüğü bu kirli ve ahlak dışı savaşının karşısında yaşamı ve onun uğruna verilen savaşı da güzelleştiren kadın mücadelesidir. Çünkü kadının özü paylaşımcıdır, eşitliği ifade ediyor. Bunun en somut ve gerçek hali ise anne emeğinde görülmektedir. Bireyciliğin karşısında kendini şartsız ve hesapsızca çocuğu için her gün bütün hücreleriyle feda etmesi, aslında devrimci bir duruştur da.
Bu duruşu özümseyen ve kanının son damlasına kadar savunan gerilla fedailerinden biri de Binevş Rûbarî idi (Samiye Oso). Kendisi bir 1988’de özgürlük hareketiyle tanışmadan önce bir anneydi. Fakat Binevş’in anneliği hiçbir zaman kendi çocuğuna karşı olan sorumluluğuyla sınırlı kalmamıştı. Aynı sorumluluk duygusunu her zaman zülüm ve baskı altında olan halkına karşı hissetmiş ve bu temelde de özgürlük arayışlarının peşinden gitmiştir.
Aslen Efrin’li olan Samiye, Halep’de büyür ve 1988 yılında partiyle tanışır. Belli bir süre toplumsal faaliyetlerde kaldıktan sonra, Samiye yani artık devrimci kadın kimliğini kazanan Binevş Rûbarî, yönünü özgür dağlara verir ve 1994 yılında işgal altında olan savaş alanlarına gider. Yıllarca Zagros’un hemen hemen bütün alanlarında ter döken gerilla Binevş, Önderliğe ve özgürlük hareketine dayatılan tasfiye politikaları karşısında Önder Apo’nun ‘’yarım kalmış özgür kadın projesine’’ tutunarak kadın mücadelesini genişletme ve bu temelde yeni adımlar atma iddiasına girmiştir. Bunun için gerilla Binevş kendisini sonunda Kuzey Kürdistan yolculuğunda bulur ve yeni adımlar atar.
Yıllarca ter döken emekçi Binevş bu sefer Dersim’in asi dağlarının hayranlığına kapılır, Dersim’e geçer. Orada kan döker, mücadele eder ve de sonsuzluğa erişir. Savaşın ve mücadelenin en zor süreçlerine şahit olur Binevş Rûbarî, fakat eksikliklere hiç taviz vermeden özgürlüğe tutunur ve kavgaya olan aşkını yoldaşlarıyla paylaşırdı.
Yol ve mücadele arkadaşı Binevş Rûbarî’yi şöyle anlatır:
‘’Örgüt içerisinde bir dönemler çok zorlanmıştı. Muhtemelen 2000’li yıllardı. O yıllar onu etkilemişti. Ancak bu durumu kendi önünde engel yapmamıştı. Edindiği tecrübelerden yola çıkarak kendisini yaratmaya çalışıyordu. Ve tabii ki aynısını etrafına da yaymak istiyordu. Ve yer yer tek kalıyordu. Tek kalmalarda geçmişe dalıyordu. Vicdan muhasebesi yapıyordu. Bu, onu olumsuz etkiliyordu. Bunun için bize ‘tek kalırsam yanıma gelin, başka düşüncelere dalışımı engeller’ diyordu. Ancak yaşadıklarını örgüt gücüne çevirmek istiyordu. Şehadeti de biraz böyleydi. Şehadetinde vicdani bir sorumluluk taşıyordu. Şehitlere güçlü bir bağlılığı vardı. Şehadet gerçeğini, ‘Benim için şehit gerçeği manevi güç kaynağı ve bıraktıkları yolla isteklerini gerçekleştirmek için sahip çıkmaktır’ diyordu.’’
Dağlar Özgürlüğün Kayanağının Sembolüdür
‘’Yaşama müthiş bir bağlılığı vardı. Ve edindiği tecrübeleri etrafına da vermek istiyordu. Yine yaşadıkları zorlukları başkalarının yaşamaması için her şeyi yapıyordu.
‘’Düşmanın yarattığı kişilik ile muazzam kavga ediyordu. Kendisiyle kavga ediyordu. Bunu her gün görüyorduk. Yaşamı adeta bu düşman kişiliğini alt etmek üzerine kuruluydu. Yaşadığı bazı sıkıntılar geçmişte oluşmuş ve bunları düşmanın yarattığı kişilik özelliklerine bağlayarak kendi şahsında bin yılların sömürgeci sistemine karşı kavgaya dönüştürmüştü. Bu kavgayı ve savaşı ele alırken de, ‘savaş, kendi kimliğini yaşatmak için en son noktadır. Var olan düşman seni yok etmeyi hedeflemekte ve senin kimliğini korumansa var olma taktiğindir. En çok biksi (BKC) ve kleşe hakimim ve biksiyi seviyorum’ diye de ekliyordu. Ve bunun için eğitime önem veriyordu. ‘Kişiliği sürekli terbiye etmek gerek’ diyordu. Yeni arkadaşlara bu mücadele tarzını öğretmek için her şey yapıyordu. Önderlik kişiliğini ya da Önderlik tarzını yeni yoldaşlarına vermeye çalışıyordu. Bunun en iyi yerinin dağlar olduğunu söylüyordu. ‘Dağlar özgürlüğün kaynağının sembolüdür’ diyordu.‘’
O, Aynı Zamanda Bir Anaydı
‘’Binevş arkadaş aynı zamanda bir anaydı. Ana şefkati vardı. Ancak bu durumuna rağmen düşmana karşı savaşmak için Dersim’e kadar gitti. Oralarda bu kavgasını sürdürdü. Ve tabii savaş sadece bir mermi sıkma olayı değildir. En önemli savaş kendine eleştiriyi yöneltebilme cesaretini gösterebilmekti. Ve o hep bunu bize söylüyordu. Kendimize karşı amansız bir mücadele içerisinde olmamız gerektiğini söylüyordu. Nitekim bunu hepimize de gösterdi. Bir de yoldaşlığı güzeldi. Ana şefkati tadından bir sevgiydi beslediği. Bir ana gibi kendi elleriyle yoldaşlarını büyütmek istiyordu. Koruma refleksleri de fazlaydı. Belki bu da analıkla bağlantılı daha da güçlenen bir duyguydu. Bilemiyorum. Kadın olmanın verdiği duygusallıkla analık duygusu birleşince oldukça şefkatli bir yoldaş gerçekliği açığa çıkıyordu.’’
Binevş Rûbarîn Yoldaş Tek Kelimeyle Bir Kavgaydı
‘’Yaşam, ölüm ve özgürlüğe dönük ise; ‘Yaşam ruhun varlık içinde olmasıdır. Ölüm ise yeni bir canlının yaşamasıdır. Özgürlük, güç, irade ve iddiadır. Güneş gibidir ve ulaşılması gerekir. İrade özgüce dayanmayı ifade eder’ diyordu bize. Yaşamda da kendisini oluşturmuştu. Kişilik yaratmıştı. Bir militanlık düzeyi yakalamıştı. Bu önemlidir. Ve kendisine müthiş güveniyordu. Bir keresinde, ‘Kendimde tespit ettiğim yer, zaman-mekân tespiti yapma ve kendini ifadelendirememe zayıf yönlerim. Güçlü yönüm isteğim ile gelişen ne olursa olsun başarma çabasını verme ve amacına ulaşma yani gücüm ve isteğimle açığa çıkıyor. Çevreden yardım ve ilgi beklemiyorum. Bugüne kadar örgüt içerisinde kalmam da bağlılığımdan ileri geliyor. İnsan düşünen bir varlık ve her zaman olmasa da bireylere göre ilgi bekleme oluyor’ diyerek bizde özgüven yaratmak için her şeyi yapıyordu. Ve bence en önemli olan yaklaşımı da geri kişilik özelliklerine kavga etme ısrarıdır. Biraz Binevş yoldaşı tanımlamak gerekirse tek cümleyle: O, düşman özelliklerine karşı bir kavgaydı. Evet, Binevş Rûbarî yoldaş tek kelimeyle bir kavgaydı. Özgürlük kavgasını veren bir özgürlük kavgacısı.’’