İnsanlık tarih boyunca yaşamda edindiği tecrübelerden kazandığı manevi toplumsal değerleri her zaman koruma çabasını vermiştir. İnsanın bu değerleri diri tutma çabası onda bir koruma güdüsü oluşturur. İnsan da bu yansımasını en yoğun olarak doğaya karşı olan duyarlılığıyla ve duygusal bağıyla göstermektedir. Bir annenin çocuğuna gösterdiği şefkatine benzemesi gibidir bu duygu. Kapitalist sömürgeci zihniyet ise insanları o duygularından koparıp, kendi hakimiyeti altına alır, beyni ve yüreği işgal eder. Kendisini beyin yani merkezi güç olarak dayatırken, ilk olarak bireyin duygularını işgalin altına almaktadır. Kapitalist Modernite’nin günlük olarak yürüttüğü özel savaş politikaları bunu yoğunca beslemektedir. Bir zamanlar Toros-Zagroslar’da insanı besleyen ve yetiştiren doğa, hegemonya tarafından sömürülmeye başlanmıştır. Bir çocuğun annesini ret etmesine, inkar etmesine benzercesine bir savaş gerçekliğine dönüşmüştür bu. PKK mücadelesi bu dağlarda verilirken, sadece düşmanı darbelemek için değil, insanlığın doğaya karşı hesap vermesi ve ona karşı tarihsel görevlerini yerine getirmek için vardır PKK savaşçıları.

Bu kutsal görevi yerine getirmek isteyen savaşçılardan biri de Avaşin Irmak’tı. 1999 yılında Önderliğin esaret tecritine karşı çıkmak ve uluslararası komployu kınamak için Avrupa’dan, kapitalist ve komplocu sistemin merkezinden, mücadele alanlarına yol alır ve PKK’ye katılır. Kürdistan dağlarına geldiğinde Avaşin Arkadaş, bir çok arkadaş ile yoldaşlık yapar ve en ön cephelerde mücadele eder. Avaşin Irmak’ın dağ yaşamını ve PKK yoldaşlığına yakından şahitlik eden Zenda Cudi şöyle anlatır:

‘’Çarçella’nın bir de sarı nergis çiçeği vardır. Nergis çiçeği her yerde açmayan bir çiçektir. Daha çok yüksek ve asi kayalıklarda yeşerir. Kolay kolay herkes ulaşamaz nergis çiçeğine. Yine o güzel kokusuyla narin olan duruşuyla herkese meydan okurcasına kendisine hayran bırakır. ‘Ben böyle asiyim, ben böyle güzelim’ der. Bugün Önder Apo’nun yarattığı Kürt kızları da nergis çiçeği gibi ulaşılmazdır. Çünkü sarı çiçek güneşin rengidir. Avaşin yoldaş da o nergis çiçeği gibi sarışın ve narindi. Çakır gözlü, masum bakışlı, sakin yapısının yanında yer yer çılgınlıkları seven biriydi. Bu yapısının yanında gerillanın heybetli ve çekici elbiseleri ve Dersim’in o güzel desenli şelemesini takışıyla adeta Zagros’un bütün güzelliklerini kendinde toplamış olurdu. Böylelikle çok sempatik ve şirin görünürdü.

‘’Avaşîn yoldaş, ilk katıldığında Yunanistan’da, Avrupa’da çalışmalarda yer almışsa da dağda ve gerilla olmak her zaman daha fazla çekici gelmiştir. Çünkü Önder Apo özgürlüğün yolunun dağlardan geçtiğini göstermiştir. Hazineler kaybedildiği yerde aranır. Avaşin yoldaş da özünü Kürdistan’ın engin dağlarında bulacağını biliyordu. Bu nedenle dağlar adet onu çağırıyordu.

‘’Avaşin yoldaş Zagroslar’ın hayranıydı. Gerillacılığı buralarda yaparken çok büyük heyecan duyuyor, her gününe farklı anlamlar yükleyerek dolu dolu yaşıyordu. Zagroslar’da her gün yeni şeyler öğreniyordu. Ana tanrıça Zagroslar’da nasıl ki bütün ilklerin yaratıcısı ve bilgesi olmuşsa Avaşin yoldaş da bilge kadının mekânında kendi özünü, özgürlüğünü tanımış ve bilge kadının emeklerini buralarda görmüş, mekânın kutsallığına aşk düzeyinde bağlanmıştı.

‘’Zagroslar’ın eteklerinde bugün bir çobanın yaptığı işleri bilgece yapan, bir köylünün, bir emekçinin toprakla uğraştığından daha uzmanca toprakla uğraşmayı bilen ve beceren, yine bir filozof gibi felsefik ve ideolojik çalışma yürütmeyi bilenlerdi PKK bilgeleri. Avaşin yoldaşta bütün bunları en güzel bir şekilde öğrenmiş ve çok titizce yaşamsallaştırmıştır.’’

Bir Öğretmen Kadar Disiplinli Bir Öğrenci Kadar Çalışkandı

‘’Kendi eğitimini ihmal etmezdi, kendini eğitmeyi bildiği kadar yoldaşlarını da kendisiyle eğitmeyi bilendi. Eğitimlere güçlü katılabilmek için gece yarılarına kadar okur, araştırırdı. Bir öğretmen kadar disiplinli, bir öğrenci kadar çalışkandı. Eğitimci yönü güçlüydü. Eğitimlere katılmakta zorlanan arkadaşları eğitime dâhil edebilmek için çeşitli yol ve yöntemler dener, onların psikolojisini anlar ve öyle yaklaşırdı. Yoldaşlarının görüşlerini önemser, büyük değer biçer ve rahat katılmalarını sağlayarak cesaretlendirirdi. İnsanlarla ilgilenirken zevk alırdı. Bunu yaparken sıkılmaz son derece sabırlı yaklaşırdı. Örneğin saati bilmeyen bir arkadaşa saati öğretmek için pes etmeden günlerce uğraştı. Çok mütevazı, alçak gönüllü ve hoşgörülü olduğu kadar kendisini kimseden üstün görmezdi. Avaşin yoldaş olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olandı. Fiziki olarak her ne kadar zorlansa da Zagroslar’a olan sevgisinden dolayı her çalışmada yer almıştı. HPG ortamında disiplin kurulunda, yine basın çalışmalarında yer almıştı. İdeolojik ve örgütsel boyutlarda yetkindi. Örgütün maddi ve manevi değerlerine hassas yaklaşırdı.

‘’Avaşin arkadaşın asi yönü belirgindi. İnandığı ve yanlış bulduğu şeylere karşı asla taviz vermez ve kendisi de kolay kolay yaşamda hata yapmazdı. Örgütsel konularda çok ilkeliydi. Avaşin yoldaş siyasi gündemi takip eder, sürecin hassasiyetlerini tahlil ederek bunun karşısında gerillanın nasıl bir duruş sergilemesi gerektiği konularını sürekli tartışmalarında dillendirirdi. Önderliğin ve halkın acısını kendisi yaşarcasına hisseder, düşmana karşı büyük öfke ve intikam duyardı. Bu nedenle özellikle Önderlik üzerindeki baskılar karşısında fedai eylem yapma önerisinde bulunmuştu. Bu bilinç ve sorumlulukla yaklaştığı için her ne kadar fiziki rahatsızlıkları olsa da hiçbir zaman bahsetmez, katılımı önünde engel yapmazdı. Avaşin yoldaşın gözleri sürekli güler, kolay kolay moralsiz düşmezdi. Yaşama yüksek moralle katılırdı. Onun yanında olduğunuzda ondaki moral sizi de kendisine çeker ve kapsardı. Yaklaşımında, sorumluluğunda zayıflığı yaşatmazdı. Bundan dolayıdır ki, etrafındaki arkadaşlar bu duruştan hep güç alırlardı. Avaşîn arkadaş çok doğaldı. Biçimsel değildi. Her şeyi özde yapıyordu. Nasıl düşünüyor ve hissediyorsa yaşamda da onu yansıtıyordu. Bu nedenle ona rahat yaklaşabiliyorduk. O yüzden arkadaşları etrafına toplardı. Etrafına da güç verirdi.’’

Zagros O’nun Annesiydi

‘’Zagros’a olan aşkından hiç vazgeçmediği için tekrardan Zagroslar’a döndü. Hep orda yaşamak istedi, anne olarak gördü ve annesinin kucağına geri döndü. Ve yine bir keresinde: ‘Ben annemin kucağına gitmeliyim’ demişti. Annesi Zagros’tu. PKK’deki kahramanlıklar yaşama yön verir, doğrultu kazandırır. Yaşama renk katar, çekim merkezi olur ve her yönüyle doğrultu kazandırırdı. Yıllarca Zagroslar’da mücadele etti, anlamlı ve dolu dolu yaşadı. Öğrendi ve öğretti. Artık her yönüyle kendini cenk için hazırlamıştı. Cenge gitmeden önce kendisini bir özgürlük savaşçısı olmanın heybetiyle hazırladı. Yoldaşları saçlarını taramış, başak sarısı saçlarını tanrıçalara yakışır bir modelle taçlandırmışlardı. Narin olan beline dört şarjörlük olan raxtını takmış, bombalarını bağlamıştı. ‘İşte böyle asiyim, böyle güzelim’ demişti o heybetli duruşuyla. Zagroslar’daki ana tanrıça kültürünün mirasçısı ve koruyanı olduğunu kanıtlamıştı. Tecrübeli olan eski arkadaşlarından da perspektiflerini aldıktan sonra artık sıra vedalaşmaya gelmişti. Çok içten bir şekilde yoldaş sıcaklığıyla sıkı sıkı kucaklaşarak, birbirlerine sarılarak, vedalaşmış ve gecenin karanlığıyla kendilerini patikadan aşağı bırakmışlardı.’’

‘Avaşin Halkının Yüreğinde Bir Özgürlük Çiçeği Olarak Filizlenmişti.’

‘’Artık Avaşin arkadaş derin bir yoğunlaşma ile ilerliyor. Kamera önünde elleri kırılan çocukların, yerlerde süründürülen Kürt analarının; coplanan ve işkence gören Kürt insanının intikamını en iyi nasıl alacağını düşünerek düşmanın üzerine yürüyordu. Anaların çığlıkları Avaşin yoldaşın kulaklarında yankılanıyordu. Bu düşüncelerle sabırsızlanıyor, adımlarını sıklaştırıyordu. Çarçella’da akan o bembeyaz suların kenarında ilerliyordu. Gecenin sessizliği içinde akan suyun melodisi gerilla için özgürlüğe yürüyüş şarkısının dillenmesi gibiydi. Avaşin yoldaşın ilk cengiydi.  Bu nedenle büyük bir heyecan ve coşkuyla gidiyor ve hayaller kuruyordu. Geri dönerse nasıl gittiğini, nasıl geldiğini ve neler hissettiğini yoldaşlarıyla paylaşacak, anlata anlata bitiremeyecekti. Bütün bunları düşünürken düşmanla düello noktasına gelmişti. Gecenin karanlığında cenk başlamıştı. Avaşin yoldaş da silahı yetkince kullanıyordu. Düşman deliye dönmüştü. Paniklemişti, tankını, topunu ve kobralarını gerillanın kleşine karşı kullanıyordu. Burada Avaşin yoldaş da dört kelebek misali özgürlüğün sırrını çözüyor ama dönüp diğer yoldaşlarına anlatacak fırsatı bulamıyordu. Özgürleşip uçup gitmişti özgürlüğün diyarına. Ve Norşin (Avaşin) halkının yüreğinde bir özgürlük çiçeği olarak filizlenmişti.’’